bernaozdemirkan

Berna Özdermirkan - Eylül 2017

KRALDAN ÇOK KRALCILAR

Kocaman şirketler, yüksek cirolar, karlılık, Yönetim Kurulları, İcra Kurulları, Genel Müdür Yardımcılıkları kısacası büyük bir organizasyon. Her sene çalışanlarını bir araya toplayıp nasıl hızlı büyüdüklerini anlatıyorlar. Nereden nereye geldiklerini… Çalışanlar keyifle dinliyor önceleri, bu büyük kurumun bir parçası olmaktan hoşnutlar. Temel düşünce şirketim büyüyor ben de büyüyeceğim. Şirketim kazanıyor ben de kazanacağım. İş sonuçları iyi, çalışan motivasyonu yüksek, her sene yapılan ölçümlerde en iyi sonuçlardan birini kimi zaman da en yüksek sonuçları alıyorlar. Sonra birden ne oluyorsa motivasyon sonuçları ciddi bir biçimde düşüyor.

Evet, son zamanlarda böyle şirketlerle çok sık karşılaşır olduk. “Sonuçlar size yakışmıyor, siz en iyilerden birisi idiniz ne oldu? İş sonuçları mı kötüye gidiyor?” diyoruz. Hayır öyle bir durum da yok. O zaman dönüp çalışanlara soruyoruz: “Arkadaşlar neler oluyor? Son 1-2 yılda ne değişti? Neden artık kurumunuza eskisi kadar bağlı değilsiniz? Neden motivasyonunuz düştü?”

Başlıyorlar anlatmaya, biz de dinliyoruz. “Eskiden gezilerimiz olurdu” diyor bir işçi, başka biri “eskiden bayram yardımları olurdu, hediye çekleri olurdu” diye söyleniyor. Başka biri “tamam yapmasınlar bunları da eskiden aldığım maaşla ihtiyaçlarımı karşılayabiliyordum, şimdi çocuğuma bisiklet bile alamıyorum, eridi gitti maaşlarımız” diyor.

Asgari ücretle bu ülkede geçinmek mümkün mü? Elimizi vicdanımıza koyup bu soruya öyle cevap verelim. Beyaz yakalı çalışanlar biraz daha şanslı, onlar asgari geçimini sağlayabiliyor ama gittikçe düşen alım gücü alışveriş sepetlerini eskisi gibi dolmuyor ve  eski konforlu yaşamlarını sürdürmeye izin vermiyor. Her geçen gün daha da fakirleşiyor. Yıllarını verdiği bu şirkete bu sefer öfke duymaya başlıyor. Yaşadığı tam bir hayal kırıklığı aslında. Hani iş sonuçlarımız iyiydi, hani büyüyorduk. Hani bize?

Tıpkı kapitalist düzenlerde olduğu gibi nasıl dünyada bir avuç insan parayı yönetiyorsa şirketlerde de bir avuç yönetim kademesi bu hızlı büyümenin kaymağını yiyiyor. Sonra, onları karşınıza alıp çalışanlarınızın motivasyonu düşmüş dediğinizde tatmin edici cevaplar veremiyorlar. “Asgari ücret artınca tabi doğal olarak kıdemli işçilerimizle yeni giren işçilerimiz arasında pek maaş farkı kalmadı. Bunu bir anda düzeltemeyiz, planlar yapıldı, yavaş yavaş düzene girecek.” Yönetimin yakınında çalışan pek değerli bir müdür: “Biz planlarımızı yaptık merak etmeyin her sene yapacağımız ufak düzeltmelerle maaşları düzeltip, bu sıkıntıları gidereceğiz.” Başka bir müdür –henüz hala vicdan sahibi- “ama bu şekilde yaparak düzeltmek minimum 10 yıl alacaktır” diyor. Gözlerim faltaşı gibi açılıyor. İçimde bir isyan sormadan edemiyorum. Toplam kaç çalışandan bahsediyoruz? 100 kişi. “Bu kadar işçinin maaşlarını düzeltmek için 10 yıl mı beklememiz gerekiyor, paramız mı yok, iş sonuçları mı kötü, zarar mı ediyoruz diyorum. Hayır diyorlar ama bir anda yapamayız. Bunu diyen bir müdür. Yani aslında bu işin yapılıp yapılamayacağına karar verecek kişi aslında o değil ama en tepeye, patronlara bu konuyu önermiyor bile. Dehşete düşüyorum. Israr etmeye devam ediyorum bu böyle olmaz geçinemiyorlar, yapmayın, etmeyin…

Başka bir yerde işçiler 2 vardiya çalışıyorlar, günde 12 saat düşünsenize. 8 saat uyusan, 2 saat yolda geçse geriye 2 saat kalıyor. Hayatın bitiyor. 2 vardiya olmaz diyoruz. Şansımız var patron da sunumda. Patron Genel Müdüre dönüyor size 3 vardiya planını çıkarmanızı söylemiştim diyor. Genel Müdür efendim diyor çok maliyetli! Kraldan çok kralcı dediklerim işte bunlar.

Başka bir yer, yemekler kötü, öyle kötü ki %70 memnun değilim diyor. Soruyorum nesi kötü diye? “Hocam biz yemeklerden hiç memnun değildik, şikayetimiz üzerine yemek firmasını değiştirdiler ama yine kötü, lezzetsiz, yetersiz. Ucuz diye hep tavuklu yemekler çıkıyor yakında gıdaklamaya başlayacağız. Bir çorba yapıyorlar su gibi. Yemek için verilen ücreti arttırmadıkları sürece bu yemekler iyileşmez.”

Yemek yahu yemek! Maslow Piramidinde yer alan temel ihtiyaçtan bahsediyoruz. Yemek şirketi  ile masaya oturup neyin pazarlığını yapıyorsunuz 300 çalışanın nasıl daha ucuza yemek yiyeceğini mi? Adamlar beden gücü ile iş yapıyorlar, en sağlıklı, en lezzetli yemekleri vereceksin ki kendilerini iyi hissetsinler. Bakın daha eğitimmiş, gelişimmiş, kariyermiş falan daha oralara gelemedik.

Kimi şirketlerde çalışanları daha motive edebilmek için canla başla çalışan müdürler görüyorum, bu beni çok mutlu ediyor, bu kişilere araştırma danışmanı olarak elimden gelen desteği her zaman veriyorum. Ancak şu kraldan çok kralcı olan, çalışanların ihtiyaçlarını farkında bile olmayan, onlar o parayla geçinir diyen, fabrika ortamına 1-2 ziyarette belki bulunmuş olan, %70 yemekler kötü derken ben gittim yedim gayet güzeldi diye savunmasını yapan o kraldan çok kralcılar yok mu! Her ne kadar sabırlı olmaya çalışsam da sanırım olamıyorum, olmadığım için de kendimle gurur duyuyorum!

TR - EN